Randevu Talep Et

Ağır okul çantalarını taşımak ya da çantayı hep aynı omuzda taşımak skolyoz yapmaz. Ancak çocuklar da bel yıpranmasını ve ağrısını engellemek için vücut ağırlığının %5'inden fazla ağırlık taşımaması önerilir.

Kötü duruş skolyoz yapmaz.

Korseler omurgayı dümdüz yapmaz.

En sık gördüğümüz Skolyoz tipi olan ergenlik çağı skolyozunun nedeni bilinmediği için nasıl önleneceği de bilinmemektedir. Bu nedenle skolyoz oluşumundan korunmanın kesin bir yolu yoktur.

Anne babaların Skolyoz için yapabilecekleri tek şey skolyozun teşhisinde geç kalınmamasıdır. Bu nedenle özellikle ergenlik çağı öncesi kız çocuklarının sırtları anneler tarafından sık aralıklarla dikkatli bir şekilde gözlenmelidir.

Ancak ağır çanta taşımak veya kötü pozisyon-duruş omurganın aşırı yük alması nedeniyle yıpranmasına ve bel ve sırt ağrısına neden olabilir. Bu çocuklar erişkin yaşlarda daha sık bel ağrısı, bel fıtığı gibi problemlerle karşılaşabilir. Bu nedenle ağır çantalar ve kötü duruştan sakınılmalıdır.

Skolyoz oluşumunda genetik faktörlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Ancak skolyozun kesin bir genetik geçiş şekli gösterilememiştir. Ayrıca genetik yatkınlık olsa dahi, skolyozun gelişiminde sadece genetik faktörlerin etkili olmadığı düşünülmektedir. Ancak ailenizde skolyoz hikayesi var ise, çocuklarınızın özellikle hızlı büyüme döneminde sırtını gözlemenizde fayda vardır.

Her birinin kendine göre zorlukları olmak ile beraber en zoru küçük yaşlarda görülen skolyozun tedavisidir. Özellikle 3-10 yaş arası çocukların skolyozu hemen daima ilerlediği için, tedavisinde çoğu zaman cerrahi yöntemler gerekli olabilir.

Kullanılan implantlar (enstrümantasyon) titanyum veya kobalt-krom gibi maddelerden yapılırlar. Bu malzemeler vücut ile uyumludur, paslanmazlar ve vücut tarafından atılmazlar.

Skolyoz ameliyatları doğum yapmayı etkilemez.

Çocukluk ve ergenlik döneminde skolyozu olmayan birisinde ileri yaşlarda skolyoz iki türlü olabilir. Birincisi ergenlik çağında fark edilmeyen skolyozun erişkin yaşlarda artarak fark edilir hale gelmesidir. Bu skolyoz tipine erişkin adult skolyoz denir.

 

Diğeri ise özellikle 50’li yaşlardan sonra görülen omurganın yaşlanma ile yıpranması ve omurganın bütünlüğünü sağlayan yapıların bütünlüğünün bozulması ile ortaya çıkan yeni gelişen (denovo- Dejeneratif) skolyozdur Dejeneratif skolyoz genellikle bel bölgesinde görülür ve beraberinde omurilik ve sinirlerin sıkışması da mevcuttur.

Günümüzde omurga deformitelerini engellemenin hiç bir yolu bilinmemektedir.

Çocukların büyük çoğunluğunda, ebeveynlerin gözlediği kamburluk, postürel deformite dediğimiz kötü duruşa bağlı hafif kamburluktur. Kas gücü ve fizik kondisyonun artırılması ile giderilebilir.

Büyümekte olan hastalarda yapısal kamburluğun en sık nedeni Schouermann Hastaligi diye tanımlanan ve nedeni bilinmeyen bir etkilenmeye bağlı, omurgaların dikdörtgen şekillerini kaybedip kamalaşmaları ile ortaya çıkan kamburlukdur. Tedavi edilmezse kamburluğun artması ve tehlikeli boyutlara ulaşması ile sonuçlanabilir.

Yapısal kamburluk o kişinin fizyolojik ayakta duruşta dahi 55 derecenin üzerinde olan ve çoğu zaman altta yatan bir kemik ve/veya yumuşak doku patolojisine bağlı ortaya çıkan kamburlukdur. Bu kamburluk doğuştan omurga anomalilerine (konjenital kifoz), bazı kemik hastalıklarına (iskelet displazisi, nörofibromatozis vs.), omurga enfeksiyonu (omurga tüberkülozu vs.) veya omurga kırıklarına bağlı omurların hasar görmesine bağlı ve çeşitli sinir-kas hastalıklarına bağlı olabilir. Nedeni bilinmeyen bir şekilde Schauermann Hastaligina bağlı olarak da oluşabilir.

Postürel kamburluğun en önemli sebepleri kötü pozisyonda oturuş ve fizik kondisyon yetersizliğidir. Özellikle günümüz çocukları vakitlerinin büyük çoğunluğunu okul-dersane-bilgisayar üçgeninde geçirmektedir. Çocuklar ne yazık ki hareket etmelerini sağlayan oyunlar veya sportif aktivitelerden uzak durmaktadırlar. Bu yaşam tarzı hem çocuklarımızın vakitlerinin büyük çoğunluğunu kötü oturuş pozisyonunda geçirmesine neden olmakta hem de spor yapamadıkları için kötü fizik kondisyona sahip olmalarına neden olmaktadır. Bu iki kötü alışkanlık ise pozisyonel kamburluğun en önemli sebepleridir.

Postürel kamburluğu önlemek için en başta sebeplerini yok etmek gerekir.

Günümüz çocuklarını okul-dersane-bilgisayar üçgeninden vazgeçirmemiz veya alıkoymamız tabii ki gerçekçi bir yaklaşım değildir. Ancak, bu konu ile ilgili kontrol edebileceğimiz bazı şeyler vardır. Çocuklarımızın çalıştıkları oturma ortamlarını düzenleyebilir, iyi oturma aliskanliklari geliştirmelerine yardımcı olabilir ve onları daha çok egzersiz ve spor  teşvik edebiliriz.

İyi bir yatak iyi bir uyku sağlayacağı için hasta sabah kendini daha iyi hisseder ve bu da gün boyu ağrının algılanmasını iyi yönde etkileyebilir.

Yatak vücut postürünü eklemlerin istirahat pozisyonunda olduğu ideal pozisyonda tutar ise omurgayı oluşturan eklemlerde aşırı zorlanma olmaz ve ağrı engellenebilir. Vücudun çıkıntılı kısımlarının üzerinde oluşan yatmaya bağlı basınç ne kadar az olursa ve bu çıkıntılı kısımlar ne kadar iyi yastıklanabilirse basınca bağlı ağrı o kadar az olur.

Yatak kişinin içinde rahat dönmesini sağlayan bir yapıda olursa bu işlem sırasında bel bölgesinde olan dönme hareketi daha yumuşak ve zorlamasız olacak ve ağrıya neden olmayacaktır.

Sırt yatakların bel ağrısını arttırdığı ve uyku düzenini bozduğu bilinmektedir. Aşırı yumuşak, özellikle yayları yıpranmış eskimiş ve çökmüş yataklar da bel ağrısının tetikleyicileridir.

Ancak eldeki bilimsel veriler tek bir ideal yatak tanımlamasını yapmak için yeterli değildir.

Bugün piyasada birçok örneğine kolayca ulaşılabilen yekpare veya bağımsız yayları bulunan orta sertlikteki yataklar, ve vücut şekline uyan viskoelastik yataklar uygun seçenekler olabilir.

Cevap: Kilolu bir hasta yürümediği zaman kilosu daha çok artacak ve dizlerine binen yük artacağı için zamanla mevcut yakınmalarına ek olarak dizlerde hareket kısıtlılığı gelişecektir. Bel ve sırt kaslarını geliştirmediği için sürekli bel ağrısı problemi yaşayacaktır. Yürümemek sorunu ortadan kaldırmadığı gibi daha da arttırmakta. Lomber dar kanal hastalığı olanlarda radyolojik görüntü ve hastanın yakınmaları bir biriyle uyumlu ise en iyi çözüm cerrahidir.

  1. Erişkin skolyozu 2 temel hastalık grubundan oluşur.

         * Çocukluk, ergenlik çağında başlamış ve ilerlemesi devam eden erişkin idiopatik skolyoz

         * Omurganın yaşlanma ile birlikte yıpranması ve eskimesi sonucu gelişen erişkin dejeneratif skolyoz

­

Bu iki sınıflama arasındaki temel fark sırttaki eğriliğe, oluşan aşınma de deformasyonlara bağlı 'ağrı ve yeti kaybı şikayeti' varlığıdır.

Bazı durumlar da omurganın aşırı deformasyonu ve yük altında kalması sonucu omurganın bir tanesi öne, arkaya veya yan tarafa doğru kayabilir.

Erişkin dejeneratif skolyoza ek olarak ortaya çıkabilecek bu deformiteler sıklıkla bel kayması veya omurga kayması olarak bilinir.

Öne kaymayaspondilolistezis  arkaya kaymaya retroliztezis ve yana kaymaya lateral liztezis adı verilir.

Kaymalar ağrıya neden olabileceği gibi sinir ve/veya omurilik sıkışmasına bağlı olarak bacak ağrısına ve kas güçsüzlüğüne neden olabilir.

Kalça eklemini tutan dejeneratif osteoartrit (kireçlenme), kalça çıkığı, romatoid artrit (romatizmal) gibi hastalıklarda eklem aralığında daralma olur. Eklem mesafesindeki daralma sebebiyle kalça ekleminin hareketleri kısıtlanacaktır. İlk aşamada hastalar ağrı duyacaklardır. Bu ağrı genellikle kasık bölgesinde bazen kaba et bölgesinde hatta dizin iç yüzüne doğru da duyulabilmektedir. Hissedilen ağrı künt karekterde olup, hastalığın başlangıç aşamalarında özellikle yol yürürken rahatsızlık verir. Daha sonraki aşamalarda ağrının şiddeti giderek artar ve istihat halinde iken bile duyulmaya başlar. Hatta geceleri hastaları uykudan uyandırabilir. Ağrı ve eklem hareketlerindeki kısıtlılık, hastaların merdiven inip-çıkma, çorap giyme,oturup kalkma gibi fonksiyonlarının giderek bozulmasına yol açar.

Tedavi de öncelikle ameliyat dışı yöntemler denenmelidir. Kilo verme, baston ya da koltuk değneği kullanılması o ekleme gelen yükleri azaltacaktır. Analjezik-antiinflamatuar ilaçlar ağrının azalması ve hareketlerin daha iyi olmasını bir müddet sağlayabilmektedir. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon yöntemleri, ameliyat kararı vermeden önce mutlak suretle denenmelidir. Ameliyat dışı yöntemlere cevap vermeyen, günlük yaşamı etkileyen şiddetli ağrı, hareket kaybı ve neticesinde fonksiyon kaybı olan hastalarda Total Kalça Protezi düşünülmelidir.

Hastalarımda çoğunlukla bölgesel anestezi yöntemini tercih etmekteyim.Bu yöntemde belinizdeki omurlar arasından ince bir kateter yerleştirilir. Bu kateter vasıtasıyla süreli olarak epidural mesafeye ağrıyı ortadan kaldıran ilaçlar gönderilir, böylelikle ameliyat süresince hiç bir şey hissetmezsiniz. Ayrıca size sedatif yani sakinleştirici ilaçlar da verilmektedir. Genellikle protez ameliyatı hastadan hastaya değişmekle bereber, ortalama 1-1.5 saat sürmektedir.

Hastanın kalçasına yerleştirilen parçalara ki, biz bunlara kısaca protez diyoruz, yuvaya konacak parçaya kap, uyluk kemiğinin içine konan parçaya da kök (stem) denmektedir. Bu parçaları kemiğe tutturmak için bir çok yol vardır. Örneğin çimentolu bir total kalça protezinde parçalar kemiğe kemik çimentosu ile tutturulmaktadır. Çimentosuz total kalça protezinde ise kemik dokunun protez çevresine doğru büyüdükçe bağlanma gerçekleşir.

Cerrahiyi takiben 24 saat sonra ameliyat yerine yerleştirilen kan toplayıcı tüp çıkartılır ve bunu takiben asistanlar tarafından hastalar yatak kenarına oturtulup pozisyon değişikliği sağlanmaktadır. Bu esnada olabilecek baş dönmesi ya da bulantı kusma endişelendirmemelidir. Daha sonra bir yürüteç (walker) ya da koltuk değneği yardımıyla hastalarımızı ayağa kaldırılmaktayız. İlk yürüme zor olabilir. Unutmayalım ki ,kalça bölgesi ağrılı-şiş durumdadır. Ancak her geçen gün hastalar daha rahat yürüdüklerini hissedeceklerdir. Bu ameliyatı geçiren hastalar özellikle ilk 6 hafta süresince alçak yerlere oturmamaya özen göstermelidirler.

Total kalça protezi ameliyatından sonra bacak venlerinde pıhtılar oluşabilir.Bunlara derin ven trombuzu (DVT) denir.Nadir olarak oluşan bu pıhtılar akciğerlere gidip ölümcül olmayan yada olabilen sorunlara (emboli) yol açabilir. Biz tüm hastalarda pıhtı ve emboli oluşumunu azaltacak önlemler alırız. Bu amaçla bacak kaslarını sıkıştırarak toplar damarlardaki kanı akış halinde tutacak mekanik aygıtlar kullanılabilir. Ayrıca kanı sulandıran düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) gibi ilaçlar belli bir süre kullanılmaktadır. Önerilen süre kalça protezi ameliyatından sonra 28 ile 35 gündür. Ancak bacak bölgesinde aşırı şişlik ve gerginlikle birlikte ağrı duyulması durumunda pıhtıyı saptamak için Doppler ultrasonografi gerekebilmektedir.

Diz protezi uygulamasına; konsevatif tedavi yöntemlerinin fayda sağlamadığı; istirahat halindeyken dahi diz ağrılarının yaşandığı ve bununla birlikte diz ağrılarının ve eklem donmalarının hastanın yaşamında ciddi ölçüde hareket kaybına neden olduğu durumlarda başvurulmaktadır.

Diz protezi ameliyatı öncesinde ayrıntılı bir muayene ve kontrol süreci yaşayan hastalarda bu süreçte aynı zamanda kilo kontrolünün sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Diz prortezi uygulamasına başvurulan hasta profilleri aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir;

- İleri derecede diz kireçlenmesi problemi yaşayan kişiler

- Uzun süre ayakta duramayan ya da yürüyemeyen; hareket kısıtlılığı yaşayan hastalar

- İlaçla tedavi ve fizik tedavi yöntemlerinin fayda sağlanamaması durumunda

- Eklemde ve bacaklarda şekil bozukluğu yaşanan hastalardır.

Diz protezi uygulamasının uygulanması gereken pek çok diz eklemi problemi bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir,
- İleri derece kireçlenme

- Eklem içerisinde bulunan kıkırdak dokunun hasar görmesi

- Diz eklem kemiklerindeki kırıklar

- Diz kapağı problemleri

- Eklem içerisinde tümör oluşumu

Diz protezi; diz ekleminde bulunan kemik, kıkırdak ve bağ dokuların deforme olması ve bunun sonucunda da hastada ağrı, hareket kısıtlılığı gibi günlük yaşam kalitesini önemli derecede düşüren problemler açığa çıkarması sonucunda uygulanmaktadır. Ortopedi ve travmaoloji alanında incelenen her sağlık probleminde olduğu gibi diz protezi tedavisinde de fizik muayene, radyolojik görüntülemeler ile değerlendirme ve ameliyat planlaması uygulanmaktadır.

Diz protezinde tedavi süreci içerisinde ameliyat sonrasında bakım da büyük önem taşımaktadır.

Diz protezi ameliyatına karar verilmeden önce diz ağrısı şikayeti ile gelen doktora başvuran hastalarda fizik muayene ve çeşitli radyolojik görüntüleme sistemleri kılavuzluğunda kesin tanı konulmaktadır. Bu süreçte manyetik rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi tekniklerinden faydalanılmaktadır.

Diz protezi ameliyatına karar verilmesi üzerine ise hastanın dikkat etmesi gereken birtakım noktalar bulunmaktadır. Bunlar; ameliyat öncesinde sigara kullanımına ara verilmesi, halihazırda kullanılan ilaçların doktora bildirilmesi ve bağışıklık sisteminin güçlü tutulmasıdır.

Diz protezi ameliyatı genel anestezi altında uygulanmaktadır. Uygulama alanında kesi açılmakta ve deforme olan dokular çıkarılmaktadır. Hazılanan diz protezinin yerleştirilmesi sonrasında kemik çimentosu olarak tanımlanan bir madde ile eklem kaplanmakta ve uygulama alanı kapatılmaktadır. Ameliyat yaklaşık 1 ila 2 saat sürmektedir ve ameliyat sonrasında hastanın 1 hafta kadar hastanede kalması ve bu süreçte kontrol altında tutulması gerekmektedir.

Diz protezi cerrahi bir uygulamadır. Bu süreçte diz protezi ameliyatı diz eklem problemlerinin tedavisinde son çare olarak değerlendirilmektedir. Ameliyat ile tedavi yöntemi öncesinde ilaçla tedavi, fizik tedavi ve egzersiz programları ile aynı zamanda enjeksiyon tedavileri de düşünebilmektedir.